Finansal matematiğe hakimiyet, günlük hayatımızda bir çok alanda karşımıza çıkmaktadır. Mevduat faiz oranı ile tahvil getirisini kıyaslamaktan tutun da, ihtiyaç kredisinden mortgage ev kredisi hesaplamasına kadar bir çok başlıkta hayatımızdadır. Kurumlar için iskonto faiz oranı hesabından bileşik faize kadar, işletmenin güncel ve yatırım projeleri hayat evrelerine dokunan bu kritik başlık, sürdürülebilirlik veya kapanma noktasına kadar
Finansal matematiğe hakimiyet, günlük hayatımızda bir çok alanda karşımıza çıkmaktadır. Mevduat faiz oranı ile tahvil getirisini kıyaslamaktan tutun da, ihtiyaç kredisinden mortgage ev kredisi hesaplamasına kadar bir çok başlıkta hayatımızdadır. Kurumlar için iskonto faiz oranı hesabından bileşik faize kadar, işletmenin güncel ve yatırım projeleri hayat evrelerine dokunan bu kritik başlık, sürdürülebilirlik veya kapanma noktasına kadar etki etmektedir.
Toplumumuzda ve ekonomimizde reel veya finans sektörü fark etmez, “Finansal Farkındalık ve Okur Yazarlık” oranı arttıkça, dünyanın en büyük ekonomilerinden biri olma yönünde verimlilik ve etkinlik başlıklarına ulaşmak da bir o kadar mümkün olacaktır. Ülkemizde esnaf yani mikro işletmelerin sayısı tüm işletmelerin sayısı içinde % 90’lar seviyesinde olduğundan, ağırlıklı şahıs işletmesi olarak bireysel veya kurumsal olarak “Finansal Matematik” varlığı veya eskikliği aynı derecede etki ve sonuç yaratmaktadır. Bu yazımızda, bu başlıktan hareketle özellikle finansal ürün ve hizmetlerin seçimi ve doğru kullanımı açısından kredileri ve maliyet ile fiyatlamalarında dikkat edilmesi gerekenlere değinmeye çalışacağız. Tabii, burada ele aldığımız konular aslında daha derinlemesine danışmanlık, iş ve KOBİ koçluğu ya da eğitimler ile daha yoğun ve derinlemesine KOBİ’lerin hayatına nüfuz edebilmeli.
İşletmeler veya bireyler genelde durağan değerlerden çok akışkan yani dinamik değerlerden dolayı maddi sıkıntıya girer. Bunun adına likidite ve nakit yönetimi diyoruz. Geleceği kimse bilemez ancak bireysel veya kurumsal anlamda nakit bütçesi, proforma nakit akım tablosu hazırlayarak, gelecekteki belli vadeler için finansal anlamda artıya ya da eksiye geçilen dönemleri önceden görebilmek, planlama sayesinde bir çok riskin yönetilmesini kolaylaştırabilmekte.
Finansal planlama ile gereksiz kredi kullanımı, fazla miktarda kredi kullanımı, yüksek fiyattan kredi gibi başlıklardan kurtulmak mümkün. Kredi kullanımlarında ise yapılan en temel hatalardan biri, uzun vadeli yatırımların kısa vadeli krediler ile finanse edilmeye çalışılması.
Kredi kullanımında bir diğer kritik nokta zamanlama. Burada fiyat yani faiz ve komisyonlar bir o kadar önemli. Aynı şekilde, kredi üzerinden alınan fonlar, vergiler de maliyet hesabına katılmalı. Burada her zaman dikkat edilmesi gereken unsur, kredilerden farklı isimler altında alınan komisyonların da faiz maliyetinde hesaba katılması. Yani her zaman elma elma ile armut armut ile karşılaştırılmalı. Örnek vermek gerekirse, yeni ihraç edilmiş bir tahvilin getiri oranı % 8,75, aylık mevduat faiz oranı % 8,75 veya kredili mevduat faiz oranı aylık % 8,75 aynı şey demek değil. Vadenin etkisi bileşik faiz olarak karşımıza çıkıyor. 91 gün vadeli tahvil getirisi 3 aya tekabül ederken, aylık 8,75 mevduat faizinin brüt olarak verildiği ve 12’ye bölünmesi gerektiği ve bu ikisinden de stopaj kesileceği bilinmeli. Kredide ise 12 ile çarpılması ve fon ve vergi alınacağı unutulmamalı. Ayrıca, faizli bakiyeye faiz işlemesi gibi bir alternatif fırsat maliyeti de var. Diyelim ki, yıllık faiz oranı % 24 olan bir kredi var ve anaparamız 100 TL. Aylık brüt % 2 faiz ödeyeceksek, ilk ay sonunda 102 TL eder. Bir diğer kredi faiz oranı % 18 ise ve dosya masrafı 0,5 TL ise, bu iki kredinin brüt maliyeti aynıdır. Yani faiz oranına aldanıp, ucuz algısına kapılmamalı.
En çok bilinmesi gereken noktalardan bir başkası ise, bankaların önce faizi tahsil ederek, faiz bakiyesi azaldıkça ana parayı tahsil etmeye başlaması. Yani krediyi herhangi bir nedenle erken kapatmak isterseniz başa baş noktasına dikkat etmek lazım. Bir kredi kullanım kararı almadan aynı kredi, vadeler ve tutarlar için, önce 3-4 farklı kurumdan bir ödeme tablosu örneği üzerinde, brüt ve net ödenecek faiz, anapara, komisyon, vergi, fon kalemlerini istemek ve kıyaslama yapmak ile farklı vadeler için giderler, ödemeler detay bazında görülebilir.
Bir başka başlık kredi kartları ve POS kullanımında bilinmesi gerekenler. Bankalar, kredi kartı harcamalarını harcama gününden sonra belli bir sürede tahsil etmesi nedeni ile, arada geçen zamanın parasal karşılığını yani maliyetini fiyatlama olarak üye işyerine yansıtır. Burada hesaplamada ekstre kesim ve son ödeme günü önemlidir. Bir kartın ekstre kesim günü ile son ödeme tarihi genelde 10 gün ara ile (hafta sonuna gelirse takip eden ilk iş günü) belirlenir. Diyelim ki, Müşterimiz kartla 17 Eylül’de harcama yapmış olsun. Bu durumda, ekstre kesim günü 17 Ekim olacak, son ödeme tarihi 29 Ekim’e denk gelecektir. Arada geçen 43 günlük süre, banka tarafından kredi kartı müşterisi lehine fonlandığı (finanse edildiği) için, bu maliyet üye işyerine yansıtılacaktır. Kredi kartı müşterisi 29 Ekim’de bu parayı ödesin veya ödemesin üye işyerinin fiyatına bu durum etki etmez. Ödemeyi geciktirirse kart sahibi faizle temerrüte düşer. Üye işyeri ise bu harcamanın bedelini bankanın kar payı ile beraber ya 43 günün üzerinde bir günden sonra kullanabilir ya da bu zaman maliyetine katlanmak istemiyorsa, parasını işlemin ertesi günü veya 43 günden daha önceki bir günde almak istiyorsa, iskonto maliyetine katlanır. Tabii, buradaki örnek tek bir kart harcaması için verilmiştir. Bu hesaplamalarda ortalamaya ve paçal maliyete bakmak önemlidir.
Yatırım ürünlerinde ve mevduat gibi birikim ürünlerinde ise, kredi fiyatlamasındaki unsurlar genelde burası için de geçerlidir. Vade, faiz oranı yanıltıcı etkilerinden arındırılarak hesaplamaya dahil edilmelidir. Tahvil ve hazine bonolarında, (genelde) fiyat olarak verilen faizler, bu ürünlerdeki iskonto oranını ifade eder. Yani, vade sonunda tahvil ve hazine bonosunun fiyatı nominal değerine eşitlenir. Örnek olarak, %3 iskontolu çıkmış 97 TL değerindeki bono, vade sonunda 100 TL’ye eşit olacaktır. Tahvil ve bonolarda genel olarak bilinmesi gereken konu, bu iskonto faiz oranı ile piyasadaki gecelik (TCMB) faiz oranlarının ters yönlü olarak çalışmasıdır. Yani, yukarıdaki örnekte piyasada gecelik faiz % 2 iken alınan bu bonoda % 1 ekstra kazanç imkanı varken (tabii ki vadesini beklemek koşulu ile), eğer faizler piyasada gecelik % 4’e çıkmışsa % 1’lik bir zarar durumu söz konusu olacaktır (tabii ki vadesinden önce ikincil piyasada satılması durumunda bu zarar gerçekleşir, eğer bononun vadeye kadar elde tutulması söz konusu olursa bilançoya etki edecek bir zarar oluşmaz ancak alternatif fırsat maliyeti oluşur). Burada verdiğimiz örnek brüt gelir / giderlerdir, fon, vergi, komisyonlar katılmamıştır ve tabii ki finans matematiği açısından bu kadar basit değildir.
Tabii, son olarak nominal faiz ve reel faiz arasındaki fark da önemli. Enflasyondan arındırmak bu anlamda getiri ve maliyetleri gerçek olarak görmemize fayda sağlayacaktır. Basit faiz ve bileşik faiz için de benzer durum geçerli. Vade sonunda biriken faizin anaparanın üstüne eklenmesi ile oluşan yeni bakiye üzerinden aynı faiz oranı ile hesaplama yapıldığında bileşik faiz oluşur. Yani basitçe, faize faiz işlemesi durumu hayatımızda göz ardı edilmemesi gereken bir başlıktır. Tabii, bu yazımızda bahsettiğimiz konuların hepsinin, bireylerin ve kurumların yani işletmelerin özellikleri, gelirleri, varlıkları, borçları, sektörü, büyüklüğü ve stratejileri gibi bir çok değişkene bağlı olduğunu ve her zaman aynı etki ve sonucu yaratamayabileceğini hatırlatmakta fayda var.