Bu alanda faaliyet gösteren şirketler, sektörden daha fazla pay alabilmek için yeni konseptler yaratıp yurtdışından markalar getirirken, sektöre yeni giren yerli ve yabancı oyuncular da dikkati çekiyor. Yatırımcılar, orta ve üst orta gelirlileri çekecek projeler üzerinde çalışıyor.Şehirleşmedeki artış, kadınların daha çok çalışıyor olması, profesyonel ya da ‘beyaz yakalı’ çalışan sayısındaki yükseliş, yeme-içme sektörünün büyümesini tetikliyor. Doğuş Grubu’nun yanı sıra bazı girişim sermayesi şirketlerinin bu alana yatırımları,sektöre olan ilgiyi artıran unsurlardan biri. Boston Consulting Group’un yaptığı araştırma, Türkiye’de toplam ev dışında yemek yeme pazarının boyutunun 30 milyar TL’ye yaklaştığını gösteriyor. Bu rakama fast food, self service ve evden siparişler de dahil. Ancak cafe/bar ve full servis restoranların pazarın yüzde 80’ini oluşturduğu söyleniyor. Toplam pazarın içinde zincirlerin payının ise yüzde 15 olduğu yönünde tahminler yapılıyor. Bu da 4,2 milyar TL’lik bir büyüklüğe denk geliyor.

Dinamik ve büyüme potansiyeline sahip bu pazarda rekabet de giderek artıyor. Yerli zincirlerde hızlı bir büyüme gözlemlenirken, yurtdışından da pek çok zincir geliyor. Bir yandan var olan zincirler yeni konseptlerle pazardan daha çok pay almaya çalışırken, bir yandan ise büyük gruplar satın almalarla pazardaki güçlerini daha da artırmak için çabalıyor. Farklı alanlarda varlık gösteren şirket sahiplerinin de bu alana ilgisi giderek artıyor. Yeme-içme pazarı için en büyük potansiyel orta ve üst orta gelirli diye isimlendirilen segment. Genellikle yatırımcıların bu segmenti çekecek projeler üzerinde çalıştıkları görülüyor.

FARKLI KONSEPTLER YOLDA
Yeni konsept yaratmak için çalışan gruplardan biri The House Café. 12 şube ile faaliyet gösteren grup bugünlerde café brasserie konseptinde yeni bir marka ve mekan oluşturma çalışmalarına hız vermiş durumda. The House Café ortaklarından Canan Özdemir, yıl sonuna doğru ilk şubenin açılacağını söylüyor.