“Azerbaycan Türkiye’nin bugün en büyük dış yatırımcısıdır” Marmara Grubu Vakfı Başkanı Dr. Akkan Suver ile Azerbaycan-Türkiye ilişkilerini masaya yatırdık. Görevinin başında onuncu yılını dolduran Azerbaycan Cumhurbaşkanı İlham Aliyev ve Azerbaycan’ın dünü, bugünü ve Türkiye ile ilişkilerini anlatan Suver, ülkenin geleceğine ilişkin öngörülerini de bizimle paylaştı. İçinde bulunduğumuz süreçte Azerbaycan-Türkiye ilişkilerini nasıl buluyorsunuz? Dr. Akkan Suver:
“Azerbaycan Türkiye’nin bugün en büyük dış yatırımcısıdır”
Marmara Grubu Vakfı Başkanı Dr. Akkan Suver ile Azerbaycan-Türkiye ilişkilerini masaya yatırdık. Görevinin başında onuncu yılını dolduran Azerbaycan Cumhurbaşkanı İlham Aliyev ve Azerbaycan’ın dünü, bugünü ve Türkiye ile ilişkilerini anlatan Suver, ülkenin geleceğine ilişkin öngörülerini de bizimle paylaştı.
İçinde bulunduğumuz süreçte Azerbaycan-Türkiye ilişkilerini nasıl buluyorsunuz?
Dr. Akkan Suver: Türkiye ile Azerbaycan ilişkileri merhum Cumhurbaşkanı Haydar Aliyev’in güzel deyiminde kendini bulmuştur. “Bir millet, iki devlet!” Dünden bugüne birbirine kenetlenmiş bu iki kardeş devlet geride bıraktığımız yirmi yılda olağanüstü birlikteliklere imza attılar. Azerbaycan Haydar Aliyev’le istiklali, istikrarı, demokrasiyi sağladı. İlham Aliyev’le de büyümeyi, kalkınmayı ve çağdaş dünyada kabulü gerçekleştirdi. Bütün bu yüksek gelişme ve büyümede Türkiye Azerbaycan’ın, Azerbaycan Türkiye’nin yanında yer aldı. Ben, dün ihracatımız şu kadar, ithalatımız bu kadar, bugün bu kadar gibi söylemlere itibar etmeyerek tek bir söz söylemek isterim. Güçlü Azerbaycan, bugün Türkiye’nin en büyük yabancı yatırımcısı olmuştur. Bu değer ölçüsü her türlü istatistiğe cevaptır. Öte yandan Cumhurbaşkanı İlham Aliyev’in yönetiminde Azerbaycan son on yıl içinde ekonomisini üç katına çıkarmıştır. Yani gayrı safi milli hasıla yüzde 300 oranında artmıştır. Bu da dünya pratiğinde eşsiz bir deneyimdir. Sanayi üretimi de yaklaşık 3 kat artmıştır. Fakir durumda yaşayanların sayısı beş kez azalmıştır. Bu ise Cumhurbaşkanı İlham Aliyev yönetimince yapılan reformların sosyal yönlü olduğunu göstermektedir. Politika temelinde insan unsuru bulunmaktadır ve birkaç yıl önce ilan edilmiş olan “Biz petrol servetini insan servetine dönüştüreceğiz” sloganı bugün hayata geçirilmektedir.
Gene Azerbaycan ekonomisinin bölgedeki rolünün önemi her gün artmaktadır. Azerbaycan’ın ekonomi politikası, enerji stratejisi, dünyanın ülkeye olan ilgisi sonucunda Azerbaycan varlığının bölge ekonomisinin yüzde 75’ini oluşturduğunu da görüyoruz. Bugünkü Azerbaycan uluslararası toplumun güvenini kazanmıştır. Ve uluslararası ilişkilerinde dünyada güvenilir ve itimata layık olduğunu ortaya koymuş bir devlettir. Azerbaycan bağımsız bir ülke olarak yirmi yıl içinde büyük mesafeler katetmiştir. Özgür, bağımsız ve müstesna ekonomik imkanlara ulaşmıştır. Azerbaycan’da insanlar istikrar ve güvenlik içinde yaşamaktadırlar. Emniyet, güvenlik, toplumsal siyasal asayiş korunmaktadır, tüm özgürlükler mevcuttur. Siyasi ve ekonomik alanda hiçbir kısıtlama yoktur. Bölgede konumu itibarıyla Azerbaycan ilk ülkedir. Eminim, gittikçe Azerbaycan’ın etki imkanları daha da artacaktır.
Azerbaycan ve Türkiye arasındaki önemli projelere gelince; Bakü-Tiflis-Kars demiryolu başarılı bir şekilde devam etmektedir. Azerbaycan tarafı Gürcistan’a demiryolunun yapımı için 800 milyon dolar kredi ayırmış ve demiryolunun tamamlanmasına olanak sağlanmıştır. Karşılıklı yatırımlar on milyarları aşmış olup Türkiye ile Azerbaycan arasında 2012 yılı itibarıyla dış ticaret hacminin yaklaşık 4.2 milyar dolar olduğu da ayrı bir gerçektir. Türkiye-Azerbaycan arasındaki doğalgaz hattı büyük önem arzetmektedir. Bakü-Tiflis-Ceyhan Ham Petrol Boru Hattı’nın önemi ise her türlü takdirin ve övgünün üzerindedir. Bu alanda Türkiye’nin Azerbaycan’la ilişkilerindeki ayrı bir farklılığı ortaya koyan Şahdeniz Anlaşması’nın da geride bıraktığımız 2010 yılında İzmir’de imzalandığını unutmamamız gerekir. TANAP Projesi çağın bir projesidir. SOCAR Türkiye’nin en büyük yabancı yatırımcısıdır.
Modernitenin Bütünlüğü
Azerbaycan’ın on yıllık gelişmesini ana başlıklarıyla özetler misiniz?
Dr. Akkan Suver: Azerbaycan, geride bıraktığımız yirmi yılda görülmemiş bir büyüme ve gelişmeye imza attı.Enerji alanında elde ettiği başarı emsalsizdir. Ekonomide vardığı nokta hayal edilemeyecek bir doruktadır. Şehircilikte ortaya konan modernite çağdaşlığın çizgileriyle bezelidir. Uluslararası alanda kazandığı prestij ve itibar saygıyla şekillenmektedir. Barış noktasında Ermenistan’a karşı gösterdiği sabır, yalnız bölgemizde değil, dünyada takdir edilmektedir. Ve geride bırakılan yirmi yılda geliştirdiği silahlı kuvvetleri gıpta ile takip edilmektedir. Bütün bu kazanımlar, Haydar Aliyev ekolünün takipçisi İlham Aliyev’in ısrarlı ve özenli iç ve dış politikasının eseridir. Bakü şehrinin çizgileri binalarıyla, viyadüklü ve geniş otoyollarıyla, çeşmeleri ve parklarıyla Batı’nın bütün şehircilik işaretlerini taşımaktadır. Gence şehri, ışıklar içindedir ve dünkü Gence’yle kıyaslanamayacak kadar değişmiştir. Gebele şehri binaları, caddeleriyle göz kamaştırmaktadır. Şeki, bütün haşmetiyle tarihi günümüzde yaşatmaktadır. Nahçıvan ise kendine özgü gelişmesiyle dünkü ziyaretçilerinin bugün tanıyamayacakları bir şekle bürünmüştür.
Sade Bir Hayat Başarılı Bir Grafik
İlham Aliyev ve eşinin çabalarından da kısaca sözedermisiniz?
Dr. Akkan Suver: Bütün bu gelişmelerin yanısıra uluslararası alanda İlham Aliyev’in ülkesine kazandırdığı prestij de önemlidir. Azerbaycan’ın genç, fakat o nispette deneyimli, enerjik ve profesyonel çapta bir lider kazandığını artık çok insan anlamıştır. İlham Aliyev son on yılda bizlere gösterdi ki yalnızca babasının muhteşem deneyimlerine olduğu kadar kendi bilgi ve birikimine dayanmakta ve kendi politikasını uygulamaktadır. Eşi Mihriban Aliyeva da sade bir birinci hanımefendidir. UNESCO İyi Niyet Elçiliği’ni, Azerbaycan Milli Meclisi’nde milletvekilliğini ve Haydar Aliyev Vakfı başkanlığını yapmaktadır. Elbette bütün bunları gerçekleştirirken Mihriban Aliyeva hem yaptıklarından zevk almakta hem de davranışlarıyla örnek olup, yardım ettiği kişi ve kuruluşlara manevi açıdan bir zenginlik sunmaktadır. Azerbaycan’da ve Azerbaycan sınırlarının dışında sevilmesinin ana nedeni mütevaziliği ve doğallığıdır. Dolayısıyla uluslararası alanda gerek İlham Aliyev gerekse de Mihriban Aliyeva çağdaş Azerbaycan’ın aydınlık yüzü olarak ülkeyi temsil etmektedirler. Bu arada hemen eklemek isterim ki Azerbaycan gençlere büyük önem vermektedir. Öğretim ve öğrenime verilen önem spordan da esirgenmemektedir. Bütün bunlar bize yarınların Azerbaycanı’nın güçlü olacağının işaretlerini vermektedir.
Güçlü Yatırım ve Projeler
Çok kısa başlıklarla gelişmeleri nasıl özetlersiniz?
Dr. Akkan Suver: Bakü – Tiflis – Ceyhan Boru Hattı, bir hayaldi. Gerçek oldu.
– Bakü – Tiflis – Kars demiryolu bitmek üzeredir.
– Şahdeniz Projesi hayattadır.
– SOCAR şirketi Türkiye’nin en büyük yabancı yatırımcısı olmuştur.
– Efsane bir şarkı ile Eurovision birinciliği Azerbaycan’a gelmiştir.
– Önümüzdeki yıllarda hayata geçecek TANAP Projesi asrın projesidir.
Bütün bunlar, on yılda İlham Aliyev’in önderliğinde büyüyen Azerbaycan’ın çok küçük ama ölçüleri nispetinde olağanüstü büyük eserleridir.
Karabağ’da İnsanlık Yerlerde Sürünmektedir
Siz bir aydın olarak, yaşananlara baktığınızda ekonomik hayatta ortaya koyduğunuz bu güzel tabloyu sosyal hayatta nasıl değerlendirmektesiniz?
Dr. Akkan Suver: İnsanlık ayıplar coğrafyasında yaşıyor! Mısır’da olanlar yanlıştır! Suriye’de yaşananlar insanlık dışı çılgınlıklardır. Saddam’ın, Kaddafi’nin sonları iğrençtir. Bunlardan kederlenmek, yaşananları lanetlemek insanlık gereğidir. Bizler bu alanda insanlığın gereğini yaparken, Türk dünyası farkında olmadan, unutturulmak istenen bir gerçek ve yutturulmak istenen bir senaryo ile karşı karşıyadır. Unutturulmak istenen gerçek Azerbaycan’ın Karabağ bölgesinde yaşadığı katliamdır. Bu Ermeni Katliamı, acımasızlığı nedeniyle yalnızca Azerbaycan halkına değil, tüm insanlığa karşı işlenmiş olan bir suçtur. Karabağ’da Ermeniler’in Türkler’e yaşattıklarının; Suriye’de, Mısır’da, Irak’ta, Libya’da Mali’de, Somali’de yaşananlardan hiçbir farkı yoktur. Üstelik orada yalnız insanlar öldürülmemiş kalanlar da evlerinden, barklarından olmuşlar, topraklarının dışına çıkarılmışlardır. Birleşmiş Milletler, Avrupa Konseyi, AGİT’in bütün kayıtlarına ve kararlarına rağmen Ermeniler, Karabağ’da işgallerini sürdürmektedirler. Dünyanın umursamazlığı bir yana, bizim de bu alanda dişe dokunur pek bir şey yaptığımız söylenemez. Yutturulmak istenen senaryo ise yaklaşık yüz yıl önce olduğuna kendilerinin de pek inanmadıkları ama inanır gözükerek, dünyada çalmadık kapı bırakmadıkları sözde Ermeni soykırım yalanının yüzüncü yıldönümüdür. Ermeni diasporası inat ve ısrarla dünyanın dört bir tarafında bu alanda akıl almaz yalanlarla süslü çalışmalar yapmaktadır. Türkiye’nin ve Türk dünyasının başına çorap örmeye yeltenen bir avuç yalancı Ermeni, Karabağ’da yaptıkları gibi 2015’te dünya kamuoyunu bir oldu bittiye getirmeye çalışmaktadır.
Elbette Mısır önemlidir! Suriye önemlidir! Ama Azerbaycan’ın dün Karabağ’da maruz kaldığı etnik ayrılıkçı vahşet de önemlidir. Dünden bugüne hakkımızda uydurulan sözde Ermeni cinayetlerinin yalanları da önemlidir. Bu nüansları hatırlatmadaki muradım, Karabağ’ın uğradığı felakete karşı da sorumluluğumuz olduğunu bilmemizin ve bir buçuk yıl sonra karşımıza çıkacak soykırım yalanlarına karşı hazırlıklı olmamızın gerekliliğidir. Mısır’a, Suriye’ye gösterdiğimiz sorumluluğu, özeni ve dikkati Karabağ’dan ve 2015 tertiplerinden esirgemeyelim!